Çanakkale Savaşları konusunda Yeni Zelandalı diplomat Peter R. D. Withers diyor ki:
"Önce şunu söyleyeyim: Biz Çanakkale’ye gelirken avlanmaya geldik sanıyorduk. Bir macera, bir safari gibi." O zamanki kuşak öyle görüyordu olayı. Hiçbir zaman savaşa gittiklerini düşünmüyorlardı. Bir av partisi gibi görüyorlardı.Sonuçta müthiş bir savaşla karşılaşacaklarını bilmiyorlardı. Çarpıştık, çok kayıp verdik, yenildik.
Bizi yenen Atatürk, Türkiye’nin modern bir ülke olması için çok şey yaptı.Yeni Zelanda’da Çanakkale’ye gitmek için toplanan insanların amaçları savaşa gitmek değildi. Kafalarda başka şeyler vardı.
Sonuçta dayağı yedik ama Çanakkale bize çok şey kazandırdı. Bu savaştan sonra olgunlaştık, bilinçlendik ve millet olduğumuzun farkına vardık.Türklerle savaşmak bize kimliğimizi kazandırdı. Mustafa Kemal, size olduğu kadar bize de önderlik etti bu konuda. İşte bu nedenle biz kendimizi Türklere ve Türklerin önderi Mustafa Kemal’e çok yakın hissediyoruz. Dünyanın neresinde, yenildikleri için anıt açarlar?
Biz Çanakkale’de yenildik ama hiçbir Yeni Zelandalı çocuk bundan utanç duyarak büyümedi. Çanakkale’de birçok Alman ve Osmanlı paşası vardı. Fakat biz onlara değil, 100 yılda bir yetişen büyük asker Mustafa Kemal’e yenildiğimiz için gurur duyuyoruz."
Sunday, March 30, 2008
Thursday, March 20, 2008
Canakkale Zaferi'nin Anlami
Bugun 18 Mart...
Canakkale Zaferi'nin yildonumu...
Ne var ki Canakkale savaslari bir gun degildir; oncesi ve sonrasiyla degerlendirilmesi gereken olaganustu bir surectir.
"Dirilis-Canakkale 1915" adli yapiti yeni cikan Turgut Ozakman kitabin onsozunde diyor ki:
"... Canakkale bir dirilisti, Turk'un geri donusuydu, Milli Mucadele'nin ve Cumhuriyetin habercisi, tac kapisi, arifesiydi, 'Yeni Turkiye' nin onsozuydu... "
*
"Cilgin Turkler" in yazari Ozakman, yarim yuzyillik birikimle uretilmis ve donatilmis basyapitini eski ve yeni kusaklar harmanina sunarken vurguluyor:
"- Eger Canakkale Savasi, bazi ozellikleri olmasaydi, (Birinci Dunya Savasi'ndaki) aci yenilgiler icinde bir teselli olarak kalacak ve huzunle anilacakti. Ama gelecegi kuran buyuk ozellikleri dolayisiyla unutulmaz bir dirilis, yeniden dogus aniti olarak yukseliyor."
*
Canakkale'nin anlami nedir?..
Ingilizlerin basini cektigi Fransizlar ve Anzaklardan olusan dusman ortakligi ne istiyordu?..
Amaci neydi?..
Once Canakkale Bogazi'ni gecmek...
Denizde ya da karada Turkleri yenilgiye ugrattiktan sonra Istanbul'u ele gecirmek...
Istanbul'a el koyduktan sonra da Karadeniz'e cikip Rusya ile birlesmek...
*
Canakkale Zaferi bu tasarimi uc yil geciktirdi.. .
Ingilizler Istanbul'u isgal ederek Bogazlar'i ele gecirdikleri ve Karadeniz'e ciktiklari zaman ise is isten gecmisti...
Rusya'da 1917 ihtilali gerceklesmisti. ..
Canakkale'de adini duyuran Mustafa Kemal , 19 Mayis 1919'da Samsun'a ciktigi zaman, Kurtulus Savasi'nda sirtini dayayabilecegi bir Bolsevik Rusya kurulmustu.. .
Kim bilir?..
Ingilizler Canakkale'yi 1915'te asip Istanbul'u ele gecirselerdi, Moskova'nin yazgisi da degisebilirdi. ..
Ve Anadolu dort yandan kusatilmis olurdu...
*
Mustafa Kemal hem Canakkale savaslarinda, hem Kurtulus Savasi'nda gazilesti, Mustafa Kemallesti.. .
Cumhuriyet devriminde Ataturklesti. ..
Turgut Ozakman diyor ki:
"- Canakkale, Milli Mucadele ve Cumhuriyet, bir buyuk surecin, biri otekine milyonlarca can ve kan damariyla bagli uc buyuk asamasidir.
Bunlari birbirinden ayirmaya, maksatli olarak karsilastirmaya kalkismak, butunlugu parcalamak, gercege ihanet etmektir..."
'Dirilis' bir solukta soluksuz okunacak buyuk bir basyapit...
Okumak ve genclere okutmak, hele bu donemde, kacinilmaz bir gorev icerigi ve niteligi kazaniyor...
http://web.mac.com/ bediinezihoz/ Cumhuriyet/ Ilhan_Selcuk/ Ilhan_Selcuk. html
Canakkale Zaferi'nin yildonumu...
Ne var ki Canakkale savaslari bir gun degildir; oncesi ve sonrasiyla degerlendirilmesi gereken olaganustu bir surectir.
"Dirilis-Canakkale 1915" adli yapiti yeni cikan Turgut Ozakman kitabin onsozunde diyor ki:
"... Canakkale bir dirilisti, Turk'un geri donusuydu, Milli Mucadele'nin ve Cumhuriyetin habercisi, tac kapisi, arifesiydi, 'Yeni Turkiye' nin onsozuydu... "
*
"Cilgin Turkler" in yazari Ozakman, yarim yuzyillik birikimle uretilmis ve donatilmis basyapitini eski ve yeni kusaklar harmanina sunarken vurguluyor:
"- Eger Canakkale Savasi, bazi ozellikleri olmasaydi, (Birinci Dunya Savasi'ndaki) aci yenilgiler icinde bir teselli olarak kalacak ve huzunle anilacakti. Ama gelecegi kuran buyuk ozellikleri dolayisiyla unutulmaz bir dirilis, yeniden dogus aniti olarak yukseliyor."
*
Canakkale'nin anlami nedir?..
Ingilizlerin basini cektigi Fransizlar ve Anzaklardan olusan dusman ortakligi ne istiyordu?..
Amaci neydi?..
Once Canakkale Bogazi'ni gecmek...
Denizde ya da karada Turkleri yenilgiye ugrattiktan sonra Istanbul'u ele gecirmek...
Istanbul'a el koyduktan sonra da Karadeniz'e cikip Rusya ile birlesmek...
*
Canakkale Zaferi bu tasarimi uc yil geciktirdi.. .
Ingilizler Istanbul'u isgal ederek Bogazlar'i ele gecirdikleri ve Karadeniz'e ciktiklari zaman ise is isten gecmisti...
Rusya'da 1917 ihtilali gerceklesmisti. ..
Canakkale'de adini duyuran Mustafa Kemal , 19 Mayis 1919'da Samsun'a ciktigi zaman, Kurtulus Savasi'nda sirtini dayayabilecegi bir Bolsevik Rusya kurulmustu.. .
Kim bilir?..
Ingilizler Canakkale'yi 1915'te asip Istanbul'u ele gecirselerdi, Moskova'nin yazgisi da degisebilirdi. ..
Ve Anadolu dort yandan kusatilmis olurdu...
*
Mustafa Kemal hem Canakkale savaslarinda, hem Kurtulus Savasi'nda gazilesti, Mustafa Kemallesti.. .
Cumhuriyet devriminde Ataturklesti. ..
Turgut Ozakman diyor ki:
"- Canakkale, Milli Mucadele ve Cumhuriyet, bir buyuk surecin, biri otekine milyonlarca can ve kan damariyla bagli uc buyuk asamasidir.
Bunlari birbirinden ayirmaya, maksatli olarak karsilastirmaya kalkismak, butunlugu parcalamak, gercege ihanet etmektir..."
'Dirilis' bir solukta soluksuz okunacak buyuk bir basyapit...
Okumak ve genclere okutmak, hele bu donemde, kacinilmaz bir gorev icerigi ve niteligi kazaniyor...
http://web.mac.com/ bediinezihoz/ Cumhuriyet/ Ilhan_Selcuk/ Ilhan_Selcuk. html
Tuesday, March 18, 2008
ÇANAKKALE RUHU NEDIR?
Türkiye Cumhuriyeti’nin doğmasında çok önemli bir yere sahip olan Çanakkale Savaşları, Türk Tarihi için olduğu kadar; Dünya Tarihi için de oldukça önemli bir mihenk taşı olarak kabul edilir.
Çanakkale Savaşları’nda, Mehmetçiğin olağan üstü gayret ve bugünkü Ordumuz’un çekirdeğini oluşturan Komutanlar’ın ise büyük bir sabır göstererek ulaştıkları Zafer’in altında yatan en önemli gerçek; Çanakkale Ruhu’dur. Bu nitelik ve özellik, dünyanın başka hiçbir milletinde yoktur.
Çanakkale hakkında bugüne değin, gerek yabancı, gerekse bizim medyamızda çok şeyler yazılmış ve söylenmiştir. Tarihçilerimiz, gerçekleri olabildiğince Türk Ulusu’na sunmaya çalışmışlardır. Ancak, bütün dünyanın saygıyla söz ettiği Çanakkale Savaşları ve Mustafa Kemal komutasındaki Mehmetçiklerin zaferini özetlemek istersek şu gerçekler çıkar önümüze:
Çanakkale; Osmanlı’nın son döneminde, Anadolu topraklarına sahip olabilmek için her türlü insanlık dışı faaliyette bulunabilecek kararlılıkta olan ve gözünü hırs bürümüş emperyalist güçlere, Anadolu Aslanları olarak nitelendirilebilecek Mehmetçiğin indirdiği bir tokattır.
Çanakkale; Anadolu İnsanı için, yeniden dirilişin bir destanıdır.
Çanakkale; İnsan vücudu parçalarının havada uçuştuğu, derelerin adeta kan olup aktığı, toprağın şehit kanıyla ıslandığı, acının ve onurun, vatan ve millet sevgisinin, iman ve inancın, tarihin altın sayfalarına şehitlerin kanıyla yazıldığı, bugünkü ve gelecek nesillerimizin onur duyacakları bir yerdir.
Çanakkale; Henüz açmış çiçek misali Mehmetçikler’in, VATANINI, İNANCINI ve NAMUSUNU koruma kararlılığını, kanlarıyla tarihe yazdıkları bir şeref meydanıdır.
Çanakkale; Tarihin önünde Dik ve Onurlu Duruş’un, nasıl olması gerektiğini bütün dünyaya gösteren kahraman askerlerimizin yüreklerinin, tek bir yürek olarak attığı alandır.
Çanakkale; İnsani Değerlerin ve dolaysıyla Medeniyetin, dünya milletlerine sanki bir ders gibi anlatıldığı, belletildiği ve öğretildiği bir mekandır.
Çanakkale; Vatanımızı, güle oynaya işgale gelen emperyalist ülke askerlerinin, Anadolu Aslanları’ndan derslerini aldıktan sonra, utanç ve ezikliklerinden dolayı başlarını yukarıya kaldıramadan, arkalarına bile bakamadan çekilip gittikleri ve emperyalizmin, Anadolu üzerindeki kirli emellerine ulaşmalarının ilk etapta engellendiği çok önemli bir Vatan toprağıdır.
Çanakkale; Bugünkü Ordumuzun, adeta çekirdeği olarak kabul edilebilecek askerlerimiz ve
birliklerinin, Vatanı ve Ulusu’nun tam bağımsızlığı söz konusu olduğunda, neler yapabileceğinin bir göstergesi ve ispatıdır.
Çanakkale; Dünyadaki bütün mazlum milletlere, Tam Bağımsızlığı kazanmanın nasıl sağlanabileceğinin anlatıldığı bir ulvi mücadelenin resmi adı, destansı anlatımıdır.
Çanakkale; Türkiye Cumhuriyeti’ne doğru gidilirken, Mustafa Kemal ve Dava Arkadaşları ile Mehmetçiklerin birlikte yazıp, birlikte söyledikleri; bir Şiir’dir, Türkü’dür, Destan’dır, Tam Bağımsızlık Bildirisi’nin adeta başlangıcıdır.
Çanakkale; Halkımızın yüreğinden kopan ve duygularını oldukça net ve temiz bir ifadeyle anlatan Türküler’de ve Ulusal Marşımız’daki dizelerde, bizden önce olduğu gibi, bizden sonra da, nesilden nesile aktarılarak yaşatılacak bir ruhun, bugünkü ifadesiyle Çanakkale Ruhu’nun çelikleşmiş bir ifadesidir.
Çanakkale; Mehmetçiğin, tırnaklarını bir aslan pençesi gibi geçirdiği Vatan topraklarını korumaya çalıştığı, ancak, emperyalist orduları oluşturan İngiliz ve Fransız orduları ile sömürgeleri olan Senegalli, Hintli, Avustralyalı, Yeni Zelandalı ve Filistin’deki Musevi askerlerin ise işgal etmek amacıyla geldikleri Anadolu Toprağı’dır.
Çanakkale; Sizlerin Atalarının, bizlerin ise Dedelerimiz’in gırtlak gırtlağa mücadele ettiği Avustralyalı, Yeni Zelandalı ve bir kısım Müslüman ancak sömürge durumundaki ülke askerleriyle, başka bir çok ülkeye ait askerlerin, şehit Mehmetçikler’le beraber koyun koyuna yattığı, sıcacık, samimi ve sevecen bir Vatan toprağıdır.
Çanakkale; Mustafa Kemal’in, bugün bir deha mahsulü olarak isimlendirebildiğimiz, askeri stratejisini dünyanın öğrenmesine vesile olduğu ve bu stratejinin doğru uygulanması durumunda bir Ulus’un Tam Bağımsızlığa nasıl ulaştığının dillendirildiği bir alandır.
Çanakkale; Mustafa Kemal’in, ATATÜRK olmasına zemin hazırlayan ve O’nu bütün dünyanın tanımasına, bilmesine, öğrenmesine ve önünde saygıyla eğilmesine neden olduğu, Türk Ulusu’nun tam bağımsızlık mücadelesinin başlangıcı, Türk Ulusu’nun onur savaşıdır.
Çanakkale; Balkan Harbi’nde maneviyatı çökmüş olan Ordu’nun, yeniden öz güvenini elde etmesine, yetiştirdiği ve büyük tecrübeler edinmesine sebep olduğu Subay ve Er kadrosunun beş yıl sonraki Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı kazanmasına esas teşkil eden Tarihi bir gerçektir.
Çanakkale; Türk Milleti’ni, TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ni kurmaya doğru götüren ve Türk Ulusu’nun Ulusal Marşı’na kavuşmasına sebebiyet veren ve dünyada hiç bir milletin, bir daha sahip olamayacağı, bir Onur’dur…
CENGİZ ÖNAL TARAKÇIOĞLU http://www.mehmetcik.gen.tr/artikel.php?artikel_id=486
Çanakkale Savaşları’nda, Mehmetçiğin olağan üstü gayret ve bugünkü Ordumuz’un çekirdeğini oluşturan Komutanlar’ın ise büyük bir sabır göstererek ulaştıkları Zafer’in altında yatan en önemli gerçek; Çanakkale Ruhu’dur. Bu nitelik ve özellik, dünyanın başka hiçbir milletinde yoktur.
Çanakkale hakkında bugüne değin, gerek yabancı, gerekse bizim medyamızda çok şeyler yazılmış ve söylenmiştir. Tarihçilerimiz, gerçekleri olabildiğince Türk Ulusu’na sunmaya çalışmışlardır. Ancak, bütün dünyanın saygıyla söz ettiği Çanakkale Savaşları ve Mustafa Kemal komutasındaki Mehmetçiklerin zaferini özetlemek istersek şu gerçekler çıkar önümüze:
Çanakkale; Osmanlı’nın son döneminde, Anadolu topraklarına sahip olabilmek için her türlü insanlık dışı faaliyette bulunabilecek kararlılıkta olan ve gözünü hırs bürümüş emperyalist güçlere, Anadolu Aslanları olarak nitelendirilebilecek Mehmetçiğin indirdiği bir tokattır.
Çanakkale; Anadolu İnsanı için, yeniden dirilişin bir destanıdır.
Çanakkale; İnsan vücudu parçalarının havada uçuştuğu, derelerin adeta kan olup aktığı, toprağın şehit kanıyla ıslandığı, acının ve onurun, vatan ve millet sevgisinin, iman ve inancın, tarihin altın sayfalarına şehitlerin kanıyla yazıldığı, bugünkü ve gelecek nesillerimizin onur duyacakları bir yerdir.
Çanakkale; Henüz açmış çiçek misali Mehmetçikler’in, VATANINI, İNANCINI ve NAMUSUNU koruma kararlılığını, kanlarıyla tarihe yazdıkları bir şeref meydanıdır.
Çanakkale; Tarihin önünde Dik ve Onurlu Duruş’un, nasıl olması gerektiğini bütün dünyaya gösteren kahraman askerlerimizin yüreklerinin, tek bir yürek olarak attığı alandır.
Çanakkale; İnsani Değerlerin ve dolaysıyla Medeniyetin, dünya milletlerine sanki bir ders gibi anlatıldığı, belletildiği ve öğretildiği bir mekandır.
Çanakkale; Vatanımızı, güle oynaya işgale gelen emperyalist ülke askerlerinin, Anadolu Aslanları’ndan derslerini aldıktan sonra, utanç ve ezikliklerinden dolayı başlarını yukarıya kaldıramadan, arkalarına bile bakamadan çekilip gittikleri ve emperyalizmin, Anadolu üzerindeki kirli emellerine ulaşmalarının ilk etapta engellendiği çok önemli bir Vatan toprağıdır.
Çanakkale; Bugünkü Ordumuzun, adeta çekirdeği olarak kabul edilebilecek askerlerimiz ve
birliklerinin, Vatanı ve Ulusu’nun tam bağımsızlığı söz konusu olduğunda, neler yapabileceğinin bir göstergesi ve ispatıdır.
Çanakkale; Dünyadaki bütün mazlum milletlere, Tam Bağımsızlığı kazanmanın nasıl sağlanabileceğinin anlatıldığı bir ulvi mücadelenin resmi adı, destansı anlatımıdır.
Çanakkale; Türkiye Cumhuriyeti’ne doğru gidilirken, Mustafa Kemal ve Dava Arkadaşları ile Mehmetçiklerin birlikte yazıp, birlikte söyledikleri; bir Şiir’dir, Türkü’dür, Destan’dır, Tam Bağımsızlık Bildirisi’nin adeta başlangıcıdır.
Çanakkale; Halkımızın yüreğinden kopan ve duygularını oldukça net ve temiz bir ifadeyle anlatan Türküler’de ve Ulusal Marşımız’daki dizelerde, bizden önce olduğu gibi, bizden sonra da, nesilden nesile aktarılarak yaşatılacak bir ruhun, bugünkü ifadesiyle Çanakkale Ruhu’nun çelikleşmiş bir ifadesidir.
Çanakkale; Mehmetçiğin, tırnaklarını bir aslan pençesi gibi geçirdiği Vatan topraklarını korumaya çalıştığı, ancak, emperyalist orduları oluşturan İngiliz ve Fransız orduları ile sömürgeleri olan Senegalli, Hintli, Avustralyalı, Yeni Zelandalı ve Filistin’deki Musevi askerlerin ise işgal etmek amacıyla geldikleri Anadolu Toprağı’dır.
Çanakkale; Sizlerin Atalarının, bizlerin ise Dedelerimiz’in gırtlak gırtlağa mücadele ettiği Avustralyalı, Yeni Zelandalı ve bir kısım Müslüman ancak sömürge durumundaki ülke askerleriyle, başka bir çok ülkeye ait askerlerin, şehit Mehmetçikler’le beraber koyun koyuna yattığı, sıcacık, samimi ve sevecen bir Vatan toprağıdır.
Çanakkale; Mustafa Kemal’in, bugün bir deha mahsulü olarak isimlendirebildiğimiz, askeri stratejisini dünyanın öğrenmesine vesile olduğu ve bu stratejinin doğru uygulanması durumunda bir Ulus’un Tam Bağımsızlığa nasıl ulaştığının dillendirildiği bir alandır.
Çanakkale; Mustafa Kemal’in, ATATÜRK olmasına zemin hazırlayan ve O’nu bütün dünyanın tanımasına, bilmesine, öğrenmesine ve önünde saygıyla eğilmesine neden olduğu, Türk Ulusu’nun tam bağımsızlık mücadelesinin başlangıcı, Türk Ulusu’nun onur savaşıdır.
Çanakkale; Balkan Harbi’nde maneviyatı çökmüş olan Ordu’nun, yeniden öz güvenini elde etmesine, yetiştirdiği ve büyük tecrübeler edinmesine sebep olduğu Subay ve Er kadrosunun beş yıl sonraki Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı kazanmasına esas teşkil eden Tarihi bir gerçektir.
Çanakkale; Türk Milleti’ni, TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ni kurmaya doğru götüren ve Türk Ulusu’nun Ulusal Marşı’na kavuşmasına sebebiyet veren ve dünyada hiç bir milletin, bir daha sahip olamayacağı, bir Onur’dur…
CENGİZ ÖNAL TARAKÇIOĞLU http://www.mehmetcik.gen.tr/artikel.php?artikel_id=486
Monday, March 17, 2008
Çanakkale Soruları
Çanakkale konusunda sık sık bazı sorular sorulur. Bazı konular adeta fısıltı gazetesi gibi kulaktan kulağa kolayca yayılır. Sonra bunlar üzerinde çeşitli değerlendirmeler yapılır.
İşte bu yazıda(bir yazı daha olacak) en çok sorulanlara cevap aramaya gayret edilmistir:
Çanakkale’de 57. Alayın sancağı Anzakların eline geçti mi?
Çanakkale’de düşmanların eline geçen bir Türk sancağı yoktur. Kitaplarda, sitelerde, hatta tv programlarında Avustralya Melbourne müzesinde olduğu iddia edilen bir yazıya atıf yapılmaktadır. Bu yazıda şunlar yazmaktadır:“Bu alay sancağı Gelibolu savaş alanından getirilmiş ama esir edilememiştir. Çünkü Türk ordusunun milli geleneklerine göre bir alayın sancağı son eri ölmeden teslim edilmez. Bu sancak sonuncu muhafızın da altında ölü olarak yattığı bir ağacın dalına asılı olarak bulunmuştur. Kahramanlık timsali olarak karşınızda duran bu Türk alay sancağını selamlamadan geçmeyiniz.”Efendim, Rahmetli Em.Albay İsmet Sabırlı bu konuda araştırma yaparak Genelkurmaya mektup yazmış ve genelkurmay da sancak ilgili olarak basına şu açıklamayı yapmıştır.“
57. Alaya Çanakkale Muharebeleri’nden sonra 30 Kasım 1915’te V. Reşat’ın iradesiyle altın, gümüş imtiyaz ve harp madalyaları verilmiştir. Bu madalyalar 25 Nisan 1916 tarihinde İstanbul Şile arasında bulunan Çelebi köyünün kuzeydoğusunda toplanan alayın sancağına törenle takılmıştır (Bu tören Şile’den çok Keşan civarında yapılmış olmalıdır, İbilgin). Dolayısıyla alay sancağının Çanakkale Muharebeleri sırasında Avustralyalıların eline geçtiği iddiası doğru değildir.
Bu iddialarla ilgili Melbourne Müzesinin içinde bulunduğu dört müze adına Victoria Eyalet Müzesi tarafından gönderilen cevabi yazıda ellerinde 57. Alaya ait bir sancak bulunmadığı bilgisine ulaşılmıştır.”*Bulut Olayı var mıdır?Çanakkale Muharebelerinin efsanevi olayı da pek çok kişi tarafından anlatıla gelmektedir. Sancak olayında olduğu gibi böyle bir olay da gerçekleşmemiştir. 5. Norfolk taburu (yaklaşık 250 kişi) 10 Ağustos 1915 tarihinde Anafartalar ovasında savaşıyordu. Dört gün önce karaya çıkan birlikler Kurmay Albay Mustafa Kemal Beyin yönettiği birlikler karşısında ilerleyemeyip başarısız olmuşlardı. Bu sebeple saldırı 13 Ağustos’ta yenilecekti. Hızla ilerlenecek ve etraftaki Osmanlı kuvvetleri saf dışı bırakılacaktı. 163. Tugay bu taarruzu yapmakla görevlendirildi. Tugay bünyesindeki 5. Norfolk Taburunun da katıldığı saldırı tam bir hezimetle sonuçlandı. Türk mevzilerinin gerisine düşen Norfolk Taburu bertaraf edilmişti ve cesetleri Türk tarafında kaldı. Kendilerinden uzun süre haber alınamadı.Ancak bu olayın bir efsane haline gelmesinde Başkomutan Ian Hamilton’un etkisi olmalıdır. Çünkü bu taburun esrarengiz bir şekilde geri dönmediğini belirtir.
* Yabancı mezarlıkların statüsü nedir?
Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonra Kraliyet Savaş Mezarları Komisyonu Britanyalı ve Avustralyalı birliklerden oluşan bir ekip gönderildi. Bu ekibin görevi gerekli yerlerde incelemelerde bulunarak mezarların ve hala gömülememiş olan cesetlerin yerlerini belirlemekti. Bu komisyon 6 Aralık 1918’de Gelibolu Muharebe alanlarında gerekli incelmeleri başlatır. Mezarlıkları tespit eder. 1919-1926 yıllarında tam 34 tane yabancı mezarlık tamamlanır. Bunu yaparlarken daha önceki anıtlarımızı da yıkmışlardır.
Örnek; Çataldere’deki ve Kanlısırt Cemaldere’deki anıtlar… Bizler ise sembolik mezarlıklar yaparak daha mezarlıklarımızın hepsini düzenleyemedik. Yabancı mezarlıklar Lozan anlaşmasıyla güven altına alınmıştır.
İlgili madde şöyledir:
“Madde 124: 29 Ekim 1914’ten beri savaş alanlarında ya da yaralanmada, kaza, ya da hastalık sonucunda ölen kara ve deniz askerleri ile o günden beri tutsaklık sırasında ölmüş savaş tutsakları ve sivil tutuklarının kendi egemenlikleri altında bulunan topraklar üzerindeki mezarlıklarına, mezarlarına, toplu ceset çukurlarına ve adarlına dikilen anıtlara saygı gösterecek ve onların bakımını yaptıracaktır.”
Yani bu mezarlıklar bir nevi elçilik toprağı gibi telakki edilmelidir. Bazen soruyorlar; “Bu mezarların burada ne işi var? Kaldıralım.” gibi düşünceler hasıl oluyor. Lozan anlaşmasıyla bu tür düşüncelerin gerçekleşmesi mümkün olamıyor… Bu konuda gereksiz hezeyanlara kapılınmamalıdır.
İsmail BİLGİN Sanatalemi.nethttp://www.tarihogretmeni.net/forum/index.php?PHPSESSID=4334b9a7ab7ac1d07e8e84a54d65f143&topic=24758.0
İşte bu yazıda(bir yazı daha olacak) en çok sorulanlara cevap aramaya gayret edilmistir:
Çanakkale’de 57. Alayın sancağı Anzakların eline geçti mi?
Çanakkale’de düşmanların eline geçen bir Türk sancağı yoktur. Kitaplarda, sitelerde, hatta tv programlarında Avustralya Melbourne müzesinde olduğu iddia edilen bir yazıya atıf yapılmaktadır. Bu yazıda şunlar yazmaktadır:“Bu alay sancağı Gelibolu savaş alanından getirilmiş ama esir edilememiştir. Çünkü Türk ordusunun milli geleneklerine göre bir alayın sancağı son eri ölmeden teslim edilmez. Bu sancak sonuncu muhafızın da altında ölü olarak yattığı bir ağacın dalına asılı olarak bulunmuştur. Kahramanlık timsali olarak karşınızda duran bu Türk alay sancağını selamlamadan geçmeyiniz.”Efendim, Rahmetli Em.Albay İsmet Sabırlı bu konuda araştırma yaparak Genelkurmaya mektup yazmış ve genelkurmay da sancak ilgili olarak basına şu açıklamayı yapmıştır.“
57. Alaya Çanakkale Muharebeleri’nden sonra 30 Kasım 1915’te V. Reşat’ın iradesiyle altın, gümüş imtiyaz ve harp madalyaları verilmiştir. Bu madalyalar 25 Nisan 1916 tarihinde İstanbul Şile arasında bulunan Çelebi köyünün kuzeydoğusunda toplanan alayın sancağına törenle takılmıştır (Bu tören Şile’den çok Keşan civarında yapılmış olmalıdır, İbilgin). Dolayısıyla alay sancağının Çanakkale Muharebeleri sırasında Avustralyalıların eline geçtiği iddiası doğru değildir.
Bu iddialarla ilgili Melbourne Müzesinin içinde bulunduğu dört müze adına Victoria Eyalet Müzesi tarafından gönderilen cevabi yazıda ellerinde 57. Alaya ait bir sancak bulunmadığı bilgisine ulaşılmıştır.”*Bulut Olayı var mıdır?Çanakkale Muharebelerinin efsanevi olayı da pek çok kişi tarafından anlatıla gelmektedir. Sancak olayında olduğu gibi böyle bir olay da gerçekleşmemiştir. 5. Norfolk taburu (yaklaşık 250 kişi) 10 Ağustos 1915 tarihinde Anafartalar ovasında savaşıyordu. Dört gün önce karaya çıkan birlikler Kurmay Albay Mustafa Kemal Beyin yönettiği birlikler karşısında ilerleyemeyip başarısız olmuşlardı. Bu sebeple saldırı 13 Ağustos’ta yenilecekti. Hızla ilerlenecek ve etraftaki Osmanlı kuvvetleri saf dışı bırakılacaktı. 163. Tugay bu taarruzu yapmakla görevlendirildi. Tugay bünyesindeki 5. Norfolk Taburunun da katıldığı saldırı tam bir hezimetle sonuçlandı. Türk mevzilerinin gerisine düşen Norfolk Taburu bertaraf edilmişti ve cesetleri Türk tarafında kaldı. Kendilerinden uzun süre haber alınamadı.Ancak bu olayın bir efsane haline gelmesinde Başkomutan Ian Hamilton’un etkisi olmalıdır. Çünkü bu taburun esrarengiz bir şekilde geri dönmediğini belirtir.
* Yabancı mezarlıkların statüsü nedir?
Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonra Kraliyet Savaş Mezarları Komisyonu Britanyalı ve Avustralyalı birliklerden oluşan bir ekip gönderildi. Bu ekibin görevi gerekli yerlerde incelemelerde bulunarak mezarların ve hala gömülememiş olan cesetlerin yerlerini belirlemekti. Bu komisyon 6 Aralık 1918’de Gelibolu Muharebe alanlarında gerekli incelmeleri başlatır. Mezarlıkları tespit eder. 1919-1926 yıllarında tam 34 tane yabancı mezarlık tamamlanır. Bunu yaparlarken daha önceki anıtlarımızı da yıkmışlardır.
Örnek; Çataldere’deki ve Kanlısırt Cemaldere’deki anıtlar… Bizler ise sembolik mezarlıklar yaparak daha mezarlıklarımızın hepsini düzenleyemedik. Yabancı mezarlıklar Lozan anlaşmasıyla güven altına alınmıştır.
İlgili madde şöyledir:
“Madde 124: 29 Ekim 1914’ten beri savaş alanlarında ya da yaralanmada, kaza, ya da hastalık sonucunda ölen kara ve deniz askerleri ile o günden beri tutsaklık sırasında ölmüş savaş tutsakları ve sivil tutuklarının kendi egemenlikleri altında bulunan topraklar üzerindeki mezarlıklarına, mezarlarına, toplu ceset çukurlarına ve adarlına dikilen anıtlara saygı gösterecek ve onların bakımını yaptıracaktır.”
Yani bu mezarlıklar bir nevi elçilik toprağı gibi telakki edilmelidir. Bazen soruyorlar; “Bu mezarların burada ne işi var? Kaldıralım.” gibi düşünceler hasıl oluyor. Lozan anlaşmasıyla bu tür düşüncelerin gerçekleşmesi mümkün olamıyor… Bu konuda gereksiz hezeyanlara kapılınmamalıdır.
İsmail BİLGİN Sanatalemi.nethttp://www.tarihogretmeni.net/forum/index.php?PHPSESSID=4334b9a7ab7ac1d07e8e84a54d65f143&topic=24758.0
Seyit Onbaşı Seyit Onbaşı
Ben ezelden beri hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım.
Yırtarım dağları enginlere sığmam, taşarım.
Bir Çanakkale Kahramanı: Seyit Onbaşı Seyit Onbaşı, 1889 yılının Eylül ayında Havran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Abdurrahman, annesinin ki Emine idi. Seyit, 1909 yılının Nisan ayı başlarında askere alındı. 1912'de Balkan Savaşları'na katıldı. Savaş bitiğinde terhis edilmedi ve topçu eri olarak Çanakkale Cephesi'nde görev aldı.Çanakkale Savaşları'nda gösterdiği kahramanlıkla adını Türk tarihine yazdırdı. 18 Mart Deniz Savaşı sırasında, Rumeli Mecidiye Tabyası'nda ayakta kalabilen tek top vardı onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu.
Seyit Onbaşı büyük bir güçle 215 Okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürmüş ve bu kahramanlığı ile Ocean gemisi büyük bir yara almıştı.Seyit Onbaşı 1918 sonbaharında köyüne döndü. sanatı olan ormancılık ve kömürcülüğe devam etti. 1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla "Çabuk" soyadını aldı. 1939 yılında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle vefat etti.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım.
Yırtarım dağları enginlere sığmam, taşarım.
Bir Çanakkale Kahramanı: Seyit Onbaşı Seyit Onbaşı, 1889 yılının Eylül ayında Havran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Abdurrahman, annesinin ki Emine idi. Seyit, 1909 yılının Nisan ayı başlarında askere alındı. 1912'de Balkan Savaşları'na katıldı. Savaş bitiğinde terhis edilmedi ve topçu eri olarak Çanakkale Cephesi'nde görev aldı.Çanakkale Savaşları'nda gösterdiği kahramanlıkla adını Türk tarihine yazdırdı. 18 Mart Deniz Savaşı sırasında, Rumeli Mecidiye Tabyası'nda ayakta kalabilen tek top vardı onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu.
Seyit Onbaşı büyük bir güçle 215 Okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürmüş ve bu kahramanlığı ile Ocean gemisi büyük bir yara almıştı.Seyit Onbaşı 1918 sonbaharında köyüne döndü. sanatı olan ormancılık ve kömürcülüğe devam etti. 1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla "Çabuk" soyadını aldı. 1939 yılında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle vefat etti.
Mehmetçiğin Çanakkale Savaşı’nı Kazandıran Yüksek Karakteri
M.K. Atatürk anlatıyor;
Bombasırtı olayı ( 14 Mayıs 1915 ) Mustafa Kemal Mustafa Kemal Atatürk’ün Bomba Sırtı Hatırası 1. Dünya Savaşı içinde yer alan ve 1915’te meydana gelen Çanakkale Savaşları, tarihin kaderini değiştiren, Türk’ün şan ve şerefini göklere eriştiren, vatana sevgi duygusunu geliştiren, iman gücünü bayraklaştıran ve orada savaşanları kutsallaştırıp kahramanlaştıran bir destandır.Atatürk, işte bu zor ve dehşetli manzaradan bir kesit olan “ Bomba Sırtı” hadisesini şöyle anlatıyor:
"Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 m. Yani ölüm muhakkak. Birinci siperlerin hiç biri kurtulmamacasına kâmilen düşüyor.
İkincidekiler onların üzerine gidiyor. Fakat ne kadar gıpta edilecek itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir korku göstermiyor. Sarsılmak yok. Okumak bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayret ve tebrik edilecek bir örnektir.
Emin olmalısınız ki, işte bize Çanakkale Muharebeleri’ni kazandıran bu yüksek ruhtur.”
M.K. Atatürk
Bombasırtı olayı ( 14 Mayıs 1915 ) Mustafa Kemal Mustafa Kemal Atatürk’ün Bomba Sırtı Hatırası 1. Dünya Savaşı içinde yer alan ve 1915’te meydana gelen Çanakkale Savaşları, tarihin kaderini değiştiren, Türk’ün şan ve şerefini göklere eriştiren, vatana sevgi duygusunu geliştiren, iman gücünü bayraklaştıran ve orada savaşanları kutsallaştırıp kahramanlaştıran bir destandır.Atatürk, işte bu zor ve dehşetli manzaradan bir kesit olan “ Bomba Sırtı” hadisesini şöyle anlatıyor:
"Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 m. Yani ölüm muhakkak. Birinci siperlerin hiç biri kurtulmamacasına kâmilen düşüyor.
İkincidekiler onların üzerine gidiyor. Fakat ne kadar gıpta edilecek itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir korku göstermiyor. Sarsılmak yok. Okumak bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayret ve tebrik edilecek bir örnektir.
Emin olmalısınız ki, işte bize Çanakkale Muharebeleri’ni kazandıran bu yüksek ruhtur.”
M.K. Atatürk
Zafer Hakkında Söylenenler
* Benimle beraber burada muharebe eden bütün askerler kesin olarak bilmelidir ki bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahrum kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım. (Mustafa Kemal Atatürk)
* Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur. (Mustafa Kemal Atatürk)-” Ordunun yardımı olmaksızın Filo’nun başarı sağlayabileceği ümidine kapılmıştım; fakat şimdi bu işte müşterek bir harekatın zorunlu olduğunu anlıyorum. “(Churchill )-“ Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir.”(Churchill )
* Bu Türk kıtaatının cesaret, metanet ve se’bat cihetiyle takdir ve senaya liyakatı, her şüphenin fevkinde bulunmuştur. Donanmasının ateşiyle de, en müessir surette muavenet gören pek cesur bir düşman taarruzlarına karşı sayısız muharebelerde bu kıtaat mevkilerini muhafaza etmişlerdir. (Alman Generali Liman von Sanders)
* Avrupa’da hiçbir asker yoktur ki, bu ifadenin altını çiziyorum, Türklerle mukayese edilebilsin. Almanların müdafaada gayet iyi oldukları kabul olunabilir. Fakat siperlerde onlar dahi Türklerle kıyas edilemez. Misal olarak Gelibolu’yu zikretmek isterim. Orada bizim gemi ateşlerimizle büyük zayiata uğrayan kıtalar, Türk olmasalardı. Yerlerinde kalamaz ve derhal değiştirilirlerdi. Halbuki, Türkler, bütün muharebe müddetince yerlerinde kaldılar. (General Tawshend )
* Çanakkale Boğazı’ndaki Türkler ve Almanlar da 18 Mart’ı aralıksız takip eden sessiz günler, şaşkınlık ve sonra da, büyük bir sevinç uyandırdı. Moral, son derece yüksekti. Kaleler ve tabyalardaki hasar da kolaylıkla giderilmiş olmakla beraber, ağır bataryaların cephane durumu ciddiyetini koruyordu. (Robert Rhodes James )
* Çanakkale’de her şeyimiz kusursuzdur. Fakat başarılı olmadık. Zira Türkler, yuvalarına girilmiş aslanların hiddet, cesaret ve kahramanlığı ile savaşıyorlardı. Böyle bir millet görmedim. ( Sir Combet )
* Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur. (Mustafa Kemal Atatürk)-” Ordunun yardımı olmaksızın Filo’nun başarı sağlayabileceği ümidine kapılmıştım; fakat şimdi bu işte müşterek bir harekatın zorunlu olduğunu anlıyorum. “(Churchill )-“ Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir.”(Churchill )
* Bu Türk kıtaatının cesaret, metanet ve se’bat cihetiyle takdir ve senaya liyakatı, her şüphenin fevkinde bulunmuştur. Donanmasının ateşiyle de, en müessir surette muavenet gören pek cesur bir düşman taarruzlarına karşı sayısız muharebelerde bu kıtaat mevkilerini muhafaza etmişlerdir. (Alman Generali Liman von Sanders)
* Avrupa’da hiçbir asker yoktur ki, bu ifadenin altını çiziyorum, Türklerle mukayese edilebilsin. Almanların müdafaada gayet iyi oldukları kabul olunabilir. Fakat siperlerde onlar dahi Türklerle kıyas edilemez. Misal olarak Gelibolu’yu zikretmek isterim. Orada bizim gemi ateşlerimizle büyük zayiata uğrayan kıtalar, Türk olmasalardı. Yerlerinde kalamaz ve derhal değiştirilirlerdi. Halbuki, Türkler, bütün muharebe müddetince yerlerinde kaldılar. (General Tawshend )
* Çanakkale Boğazı’ndaki Türkler ve Almanlar da 18 Mart’ı aralıksız takip eden sessiz günler, şaşkınlık ve sonra da, büyük bir sevinç uyandırdı. Moral, son derece yüksekti. Kaleler ve tabyalardaki hasar da kolaylıkla giderilmiş olmakla beraber, ağır bataryaların cephane durumu ciddiyetini koruyordu. (Robert Rhodes James )
* Çanakkale’de her şeyimiz kusursuzdur. Fakat başarılı olmadık. Zira Türkler, yuvalarına girilmiş aslanların hiddet, cesaret ve kahramanlığı ile savaşıyorlardı. Böyle bir millet görmedim. ( Sir Combet )
Subscribe to:
Posts (Atom)