Atatürk," Milletimizin bağrından temiz bir nesil yetişiyor.Bu eseri ( kurduğu çağdaş, demokratik ve laik cumhuriyet ) onlara bırakacağım ve gözüm arkamda kalmayacak" demişti.
Atatürk’ün bu sözü üzerine o zamanki gençlik şu andı içmişti ;"Ey büyük Ata'm, Türk gençliği olarak hürriyetin, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyetin ve İnkılâplarının yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde, her durumda, Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için; bütün zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verir, kendimizi Büyük Türk Milletine adarız. TÜRK GENÇLİĞİ ".
...........Şimdi Kurtuluş Savaşının başlangıç, Cumhuriyetin kuruluş tarihini öğretilmediği için bilmeyen bir gençliğin var olduğu ülkemizde bu and’ı yerine getirecek kaç genç bulabiliriz acaba !...Cumhuriyetin ilanından bu yana tam 85 yıl geçti. Atatürk ilke ve inkilâpları-devrimleri, O’nun ölümünden sonra ülke yönetimine gelenler tarafından tam olarak kavranamadı, dikkate alınmadı. 1938 den sonra ülkeyi yönetenler gerçekten Atatürk ilke ve inkilâpları-devrimleri doğrultusunda hareket etselerdi, bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti, dünyada en saygın, en güçlü ve şimdi örnek almaya çalıştığımız batı ülkelerinden daha çağdaş-modern bir devlet olacaktı.Bunu başaramadığımız için, onursuzca, ısrarla adeta yalvarır gibi üye olmaya çalıştığımız Avrupa Birliği önünde diz çöker hale geldik.
Medyalarında alay konusu olduk, yayınladıkları karikatürlerin birinde birlik kapısından içeri girmeye çalışan köpeğe benzetildik!.Bir avuç Ermeninin soykırım iddialarını, ülkeyi bölmeye çalışan bir avuç PKK terör örgütünü ve içimizdeki uzantılarını, bir avuç rejim düşmanlarını, Kıbrıs’ta bir avuç Rumu; bir takım batı ülkelerinin baskılarına boyun eğerek susturamadık, yok edemedik! Milli Eğitim müfredatlarında yapılan gerici değişikliklere mani olamadık; büyük önder Atatürk’ü genç nesillere tam olarak tanıtamadık, ilke ve inkilâpları, kurduğu çağdaş, demokrat ve laik cumhuriyeti öğretemedik!..
Bunun yanısıra ülkeyi bir örümcek ağı gibi saran rejim ve Atatürk düşmanı cemaat ve tarikatların hortlamalarına, başlarında bulunan hocalara-imamlara, şeyhlere ve batı sermayeli-kontrollu işbirlikçi basın-medya ile gerici cemaat ve tarikatların sahip oldukları gerici basını-medya’yı da susturamadık!.
Bunların milletimizin özelliklerle gençlerimizin milli-ulusal duygularını yozlaştırmalarına neden olan yayınlarına da tepkisiz kaldık!...P
eki Atatürk’ün kurduğu eğitim kurumların okuyan bir takım sözde aydınlara, gazetecilere Prof.luğa kadar yükselmiş akademisyenlere ne diyelim ?. Bunların bazıları Atatürkçülüğü gericilik olarak görüyor, ilke ve inkilâplarını Anayasa’dan çıkarmak istiyor, bazıları Türk üniversitelerinde açık açık Türkleri yani kendi milletini Ermeni katliamı yapmakla suçluyor, bazıları bir milyon Ermeniyi katlettik, 30 bin Kürdü öldürdük diyerek ödül alıyor, bazıları Türk milletini etnik parçalara bölmeye çalışırken bazıları da Hilafet istiyor !.......
......Bakınız, sekiz milyona yakın nüfusa sahip İsrail, geçenlerde kuruluşunun ve bağımsızlığının 60. Yıl dönümünü kutladı.Bağımsızlık kutlamalarının ana teması ise gençlik ve gençliğin eğitim'i idi. İsrail 60 yıl gibi bu kısa tarihinde teknoloji, bilim alanlarında dünyanın en ileri ülkeleri arasında yer aldı.
Askeri süper bir güç haline dönüştü. Bütün bunlar milli-ulus çıkarların korunması, halkının da birliği-beraberliği sağlaması ve gençliğin kaliteli bir eğitimle eğiltilmesiyle mümkün oldu. Ama bizde din siyasete alet edildi, gençlik medya vasıtasıyla yozlaştırıldı, birlik ve beraberlik bozuldu, demokrasi, çağdaşlık, laiklik ve Atatürkçülük-Kemalizm ” hani rahatlık bazılarına batar ya onun gibi..” bazılarına batıyor veya batmış olmalı ki, ülkemiz İran'a, S.Arabistan'a benzetilmeye hatta batının mandası yapılmaya çalışıyor !..
* * *19 MAYIS 1919, CUMHURİYETİMİZİN DÖNÜM NOKTASIDIRSevgili okuyucular,Bir asıra yakın zaman içinde Atatürk’ün başlattığı hızlı kalkınma ve çağdaşlaşma reformları devam ettirilmedi. Eğer bu devam etseydi, Türkiye bugün ne AB birliğine üyelik için yalvarır duruma düşer, ne de çağdışı cemaat ve tarikatlar hortlar, ne de bir avuç akıl noksanı bölücü grubu ortaya çıkar ne de Atatürk ve kurduğu cumhuriyetin düşmanlarından arta kalan kalıntılar o kutsal T.C. Meclisi’ne girebilirlerdi...19 Mayıs 1919, Mustafa Kemal Paşa'nın Anadoluyu düşman işgalinden kurtarma amacı ile başlatacağı Kurtuluş Savaşı için Samsun'a ayak bastığı gün olup bugün milli-ulusal bir bayram olarak kutlanmakta.
Ve bugünü, M.Kemal Atatürk çok sevdiği, güvendiği Türk gençliğine bayram olarak armağan etmişti.
……..Birinci Dünya Savaşında Avrupa'nın bir takım ülkeleri birbirleriyle savaştılar. Bu savaşta yanında olduğumuz Almanya ve müttefikleri mağlup olunca biz de mağlup olmuş sayıldık ve Mondros Antlaşmasını imzalamak zorunda kaldık. Buna antlaşma sonucu İstanbul boğazı işgalcilerin harp gemileriyle doldu.
Fransızlar Adana ve Hatay'a; İngilizler Urfa, Mardin ve Merzifon'a; İtalyanlar Antalya'ya yerleştiler. 15 Mayıs 1919 günü de Yunanlılar İzmir’e ayak bastı. Sonuçta yurdumuz batılılarca paylaşılmaya başladı. Padişah Vahidettin ülkesini ve milletini işgalci düşmanlara teslim edip ailesiyle birlikte bir İngiliz savaş gemisiyle Malta’ya kaçtı.İşte o günlerden bu güne nasıl gelindiğini, kitaplardan çıkarılmak-silinmek istenen Cumhuriyet tarihine bir göz atalım;- Trablusgarp'da Birinci Dünya Savaşı'nda Anafartalar'da düşman güçlerini yenen Mustafa Kemal bu kez yurdumuzu kurtarmak için Anadolu'ya geçmeye karar verdi. 16 Mayıs günü İstanbul’dan Bandırma Vapuru'na bindi. Bu yolculuğu General Hikmet Gerçekçi şöyle anlatıyor:"
Gemidekilerin çoğunu deniz tutmuştu. Kimse kamarasından dışarı çıkamıyordu. Samsun'a az bir yolumuz kalmıştı. Dalgalardan sallanan geminin güvertesinde ellerimle küpeşte demirini tuta tuta yürümeye çalışırken O'nun kamarasından çıktığını gördüm.
Sert bakışlarıyla ufka bir göz gezdirdikten sonra kaptan köşküne çıktılar. Bandırma vapurunda hemen herkesi deniz tutmuştu ama Mustafa Kemal dipdiriydi ve çok sağlıklıydı. Kıyı bir ana baba günü halini aldı. Gemimiz demir atınca coşkun gösteriler yükseldi. Hemen ardından geminin etrafını kayıklar aldı. Halkın bu coşkun gösterisini görünce boğazıma bir şey tıkandı, gözlerim yaşardı. Vapur 19 Mayıs sabahı Samsun Limanına yanaştı. Kemal Paşa ve arkadaşları Samsun'da sevinç gösterileri ile karşılandı."Daha sonra Amasya’ya geçen Mustafa Kemal, burada yayınladığı genelge ile ulusu, ülkenin bütünlüğünü, bağımsızlığını kurtarmak için birlikte çalışmaya çağırdı. İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal Paşa'nın bu çalışmalarından hoşnut değildi. Harbiye Bakanı Mustafa Kemal Paşa'yı İstanbul’a çağırdı.
Bunun üzerine M. Kemal Paşa padişaha telgraf çekerek askerlikten çekildiğini bildirdi. Mustafa Kemal Paşa bundan böyle çalışmalarına sade bir yurttaş olarak devam etti. 4 Eylül günü Sivas’a gitti. Sivas Kongresi'nde " Ya bağımsızlık, Ya ölüm" ilkesi kabul edilerek yurt düşmandan kurtarılıncaya dek savaşmaya and içildi.
Mustafa Kemal Paşa Sivas'tan sonra Ankara'ya geldi 23 Nisan 1920 günü Büyük Millet Meclisi'ni topladı. Meclis başkanlığına seçilen Mustafa Kemal Paşa düzenli ordular kurdu.Bu ordular düşmanlarla çarpışmaya başladı.Birinci İnönü, ikinci İnönü, Sakarya ve Başkomutanlık Meydan Savaşı sonunda yurdumuz düşmanlardan kurtarıldı.19 Mayıs 1919 Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başladığı gündür. Bugün aynı zamanda Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'mızdır.” Atatürk bir söyleşi sırasında: "
Ben 19 Mayıs'ta doğdum " demiştir. 19 Mayıs bir yandan Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başlangıcı öte yandan ülkemizin kurtarıcısı, devletimizin kurucusu Atatürk'ün doğum yıldönümü olarak törenlerle kutlanır."Bu nedenle 19 Mayıs 1919 tarihi, Türkiye Cumhuriyeti’nin dönüm noktalarından biridir. Türk gençliğinin bayramını kutluyor, büyük ATA’mızı da saygı ile anıyorum.* * *ATATÜRK DÜŞMANLIĞININ ÇEŞİTLERİHer geçen gün artan bu rejim ve Atatükçülük-Kemalizm düşmanları için Yazar-Şair Ataol Behramoğlu bir yazısında Atatürk’e düşman olanların çeşitlerini açıklıyor. “
Gelmiş geçmiş bütün devrimciler gibi Atatürk de en başından beri bin bir çeşit düşmanlığın konusu olmuştur “ diyen Behramoğlu bu düşmanları şöyle sıralıyor;“
… Atatürk düşmanlarının kimileri, ya da çoğunluğu, onun adıyla özdeşleşen devrimlerin düşmanlarıdır.
Bunlar gericiler, mürteciler, aydınlanma düşüncesinin düşmanı olan kimseler ve çevrelerdir. Bu gibilerin dün olduğu gibi bugün de sürüsüne bereket.
Bunlar mikrop ya da virüs gibi karanlıklarda, kuytu yerlerde bekleşir; ortamı uygun gördüklerinde ortaya çıkar, sıkıştırıldıklarında yine köşelerine, karanlıklarına çekilerek yeniden ortaya çıkmak için fırsat kollarlar. Bunlara söylenecek söz yoktur. Bunlar açık düşmandırlar. Bir de, ikinci tip düşmanlar vardır. Bu gibilere gerici, mürteci demek her zaman kolay değildir. Yanar döner kişiliklerdir. Dün öyle, bugün böyle, yarın başka türlüdürler. İkinci tip düşmanların çoğu hem okumuş, hem de varlıklı kimselerdir.
Aralarında, Atatürk düşmanlığı prim getirdiği için bu yolu benimsemiş olanlar çoğunluktadır.” * * *BAŞBAKAN ERDOĞAN BAYRAM KUTLAMASINA KATILMIYOR !!!Başbakanlık Basın Merkezinden yapılan 18 Mayıs 2008 tarihli bir açıklamaya göre Başbakan 19 Mayıs kutlamalarına katılmıyor! Nedeni aşağıdaki açıklamada ;
" Gözünde beliren bir sağlık sorunu sebebiyle doktorların ısrarlı istirahat tavsiyesi üzerine Sayın Başbakanımız, yarınki (19 Mayıs) programlarına katılamayacaktır.19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerinde Sayın Başbakanımızı Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek temsil edecektir.
"* * *ŞEHİT GAZETECİ HASAN TAHSİNİ SAYGI İLE ANIYORUZ
Geçtiğimiz 15 Mayıs, İzmir'li gazeteci Hasan Tahsin’in İzmir’i işgal eden Yunan birliklerine ilk kurşunu sıkan ve daha sonra Yunanlılar tarafından şehit edilen bir meslektaşımızdır.
15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’e çıkan Yunan birliklerinin işgaline karşı çıkan Hasan Tahsin, tabancasıyla Yunan askerlerinin üzerine kurşun sıkıp bir subayı öldürünce Yunanlıların makineli tüfekle açtıkları ateş sonucu şehit oldu.1888'de Selanik'te doğan Hasan Tahsin, Paris'te Sorbonne Üniversitesi'nde okudu. İzmir'de “ Hukuku Beşer “ adlı bir gazete çıkarıyordu. H. Tahsin’i ve tüm şehitlerimizi saygı ile anıyoruz.
Hulusi ŞENELE.Posta- hulusisenel@yahoo.com...............................................................
SEVDİĞİM SÖZCÜK● “ Milli mücadeleler, şahsî hırsla değil, milli ideal, milli onur ile kazanılır “
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment