Monday, March 23, 2009

İlhan ULUKÖSE

Bundan tam 94 yıl önce İtilaf Devletlerinin 18 savaş gemisi Çanakkale boğazındaki Türk savunmasını yırtıp geçmek için mevzilerimize açıkları yoğun topçu ateşiyle birlikte atağa kalktılar.

«İlk ateşi TRIUMPH zırhlısı, Çanakkale'ye 12 Km. mesafedeyken saat 11.15'te açtı. Savunma planımıza göre, gemiler topçularımızın ateş menziline girinceye kadar pusuda bekleyecek ve baskın tarzında ateş açılacaktı.

Nitekim böyle yapıldı.

Düşman; yaklaştıkça, topçularımızın giderek yoğunlaşan isabetli atışlarıyla karşılaşıyordu.

Saat 12.00'ye geldiğinde orta kesimdeki 3 tabyamız ağır hasar almış, ama ayakta kalan diğer topçularımızın hedefini şaşmayan mermileri AGAMENNON zırhlısının çelik yeleğini parçalamış, INFLEXIBLE zırhlısının komuta köprüsü uçurulmuş ve bu arada düşman donanması Çanakkale'ye 7 Km. kadar sokulmayı başarmıştı.

Savaşın en şiddetli anları yaşanıyordu. Türk topçuları Boğazı cehenneme çeviriyor, düşman zırhlıları da kıyı şeridindeki mevzilerimizi hallaç pamuğu gibi atıyor, kıran kırana bir savaş oluyordu.

Bu sırada Fransız GAULOIS zırhlısı aldığı ağır yaralarla saf dışı kalmış, BOUVET zırhlısı yırtılan çelik gömleğini yenilemek üzere geriye kaçarken, bir gece önce Dz. Yzb. Hakkı'nın NUSRET mayın gemisiyle boğaza döşediği mayınlara çarparak 639 personeli ile birlikte karanlık limanın sularına gömülerek kayboluyordu.

BOUVET'in imdadına koşan SUFFREN ve GAULOIS da aynı akıbete uğruyordu.

Saat 15.00'te IRRESISTIBLE ve onu takiben 16.00'da INFLEXIBLE ve 10 dakika sonra OCEAN zırhlıları, tam ileri atılacaklarken onların da ayakları Yzb. Hakkı'nın tuzağına takılarak batarken, INFLEXIBLE güçlükle kurtularak römorkör yedeğinde İmroz'a dönüyordu.

Böylece 6 saatte 3 büyük zırhlısını kaybeden, bir bu kadarı da ağır hasara uğrayan gemilerini acıyla seyreden Amiral De ROBECK, kalanları kurtarabilme telaşıyla saat 17.30'da boynu bükük çekilme emri veriyordu.» (1)

3 Kasım 1914 ve 18 Mart 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı'nda cereyan eden bir seri deniz savaşlarıyla Gelibolu Yarımadası'nda 25 Nisan 1915 - 8/9 Ocak 1916 tarihleri arasında yapılan kara savaşları, Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran birer zafer destanıdır.

Ancak, Çanakkale Savaşlarının Türk tarihindeki yeri sadece Türk Milletinin ve askerinin cesaret ve fedakârlığını gösteren bir büyük destan olmaktan çok çok ötededir.


«Çanakkale Zaferini, büyük Türk Ulusuna, Atatürk gibi dahi bir lider hediye etmiştir.

Türk bağımsızlık savaşının temelleri, Çanakkale'nin sularında, Conkbayırı'nda ve Anafartalar'da atılmış, bu zaferler Türk Kurtuluş Savaşına maya çalmıştır.

Türk Ulusu; İstanbul'u kurtaran Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşayı Çanakkale'den tanımış; 19 Mayıs 1919'da O, Samsun'a çıktığı gün Suriye ve Filistin cephelerinden terhis olarak Anadolu'ya dönen Türk halkı, «bu benim kahraman komutanımdı» diyerek O'nun etrafında kenetlenip İstiklal Savaşı'na katılmıştır.» (2)

Bu tarihi yıldönümünde Çanakkale'de, İnönü'de, Sakarya'da; şairin dediği gibi «Bir gül bahçesine girercesine bu kara toprağa giren» kahraman şehitlerimiz saygı ve rahmetle anıyoruz.

Bu arada dış güçlerle el ele hareket eden ve ordumuza dil uzatıp karalamak isteyenleri de şiddetle ve nefretle kınıyoruz.

( 1) Em. Tümgeneral Turhan Olcaytu, Ev ve Sınıf Etkinlikleri Antolojisi
(2) Aynı eser.
http://www.heddam.com/index.asp?M=5226#Icerik
Rahmi TURAN
rturan@hurriyet.com.tr


ÇANAKKALE Zaferi’nde Mustafa Kemal’i yok sayarak ya da rütbesinin önemsiz olduðunu söyleyip küçümseyerek zehirlerini akýtanlar, Anzaklara bakýp utansýnlar!

Zaferi, yeþil sarýklý evliyalara, ermiþlere, velilere baðlayanlarýn yolu keþke bir gün Yeni Zelanda’ya düþse de, orada Gelibolu’ya benzer bir yarýmadanýn tepesinde Pasifik Okyanusu’na karþý dikilen muhteþem Atatürk Anýtý’ný görseler...

Her þeye din gözüyle bakan, akýldan, bilimden ve gerçekten yoksun, yeteneksiz ve basiretsiz kafalar, varsýnlar Çanakkale Zaferi’ni havadan uçarak akýn akýn gelen ermiþlerin mucizelerine dayandýrsýnlar.

Ben, yýllar önce Yeni Zelanda’ya gittim, gördüm.

Çanakkale’de Mehmetçik’in süngüsüyle periþan olan Anzaklar (Avustralya ve Yeni Zelandalýlar) yenildikleri komutan Mustafa Kemal’in askeri ve siyasi dehasýna hayranlar. "Çanakkale’de Mustafa Kemal gibi dahi bir komutana yenildiðimiz için gurur duyuyoruz" diyorlar.

*

Yeni Zelanda dünyanýn ucunda bir ülke, Türkiye’ye uzaklýðý 20 bin kilometre.

Yaklaþýk dört milyon nüfuslu bu zengin tarým ülkesi, Türkleri çok iyi tanýyor.

O kadar iyi tanýyorlar ki, bugün baþkent Wellington’da Atatürk’ün görkemli bir büstü, yakýnlardaki bir yarýmadada da muhteþem bir Atatürk Anýtý var. Bu anýtýn açýlýþýnda, dönemin Cumhurbaþkaný Turgut Özal da hazýr bulunmuþtu.

Türkiye’de, bazý gerici çevrelerde Atatürk tartýþýlýrken, dünyanýn öbür yarý küresindeki bir ülkede muhteþem bir Atatürk Anýtý’nýn yapýlmasý anlamlýdýr.

93 yýl önce Çanakkale’de Yeni Zelanda askerleri de Ýngilizlerle birlikte bize karþý savaþmýþlardý. Yeni Zelanda nere, Türkiye nere? Niye gelip bizimle vuruþtular? Dünya hali iþteÖ Fakat o kadar düzgün insanlar ki, "Çanakkale’de Türkler bize büyük bir ders verdi. Bizi yenen komutan Mustafa Kemal’i kendi komutanýmýz kadar sevdik!" diyebiliyorlar.

Önce baþkent Wellington’da Atatürk büstünü açmalarýnýn, sonra Pasifik Okyanusu kýyýsýndaki bir tepede görkemli Atatürk Anýtý’ný inþa etmelerinin sebebi bu.

*

Çanakkale Savaþlarý konusunda Yeni Zelandalý diplomat Peter R. D. Withers diyor ki:

"Önce þunu söyleyeyim: Biz Çanakkale’ye gelirken avlanmaya geldik sanýyorduk. Bir macera, bir safari gibi." O zamanki kuþak öyle görüyordu olayý. Hiçbir zaman savaþa gittiklerini düþünmüyorlardý. Bir av partisi gibi görüyorlardý.

Sonuçta müthiþ bir savaþla karþýlaþacaklarýný bilmiyorlardý. Çarpýþtýk, çok kayýp verdik, yenildik. Bizi yenen Atatürk, Türkiye’nin modern bir ülke olmasý için çok þey yaptý.

Yeni Zelanda’da Çanakkale’ye gitmek için toplanan insanlarýn amaçlarý savaþa gitmek deðildi. Kafalarda baþka þeyler vardý. Sonuçta dayaðý yedik ama Çanakkale bize çok þey kazandýrdý. Bu savaþtan sonra olgunlaþtýk, bilinçlendik ve millet olduðumuzun farkýna vardýk.

Türklerle savaþmak bize kimliðimizi kazandýrdý. Mustafa Kemal, size olduðu kadar bize de önderlik etti bu konuda. Ýþte bu nedenle biz kendimizi Türklere ve Türklerin önderi Mustafa Kemal’e çok yakýn hissediyoruz. Dünyanýn neresinde, yenildikleri için anýt açarlar?

Biz Çanakkale’de yenildik ama hiçbir Yeni Zelandalý çocuk bundan utanç duyarak büyümedi. Çanakkale’de birçok Alman ve Osmanlý paþasý vardý. Fakat biz onlara deðil, 100 yýlda bir yetiþen büyük asker Mustafa Kemal’e yenildiðimiz için gurur duyuyoruz."

*

Sevgili okurlar...

Yeni Zelandalýlar, Mustafa Kemal’i yüceltip, onunla çarpýþtýklarý için gurur duyarken, bizdeki bazý ilkel ve cahil insanlarýn, yobaz takýmýnýn kendi tarihlerini çarpýtmasý, Mustafa Kemal’i yalanlarýyla küçültmeye kalkmasý, ne hazindir, ne utanç verici durumdur!

Wednesday, March 18, 2009

Çanakkale Zaferi 94 yaşında
Bugün Çanakkale Deniz Zaferi'nin 94. yıl dönümü. Çanakkale Deniz Zaferi'nin 94. Yıldönümü Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki etkinliklerle anıldı. Törende konuşan Turgut Özakman, Çanakkale ile ilgili bazı kaynaklarda yanlış bilgilerin yer aldığı söyledi.

AA / ANKA
Çanakkale- 18. Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 94. yıl dönümü törenlerle kutlanıyor.
Çanakkkale Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen ilk törende, hükümet adına Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Türk Silahlı Kuvvetleri adına Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Feyyaz Öğütçü,
Çanakkale Valisi Abdülkadir Atalık ve Belediye Başkanı Ülgür Gökhan ile diğer yetkililer, Atatürk Anıtı'na çelenk koydu.
Törende, saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı eşliğinde Türk bayrağı göndere çekildi.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda tören
Çanakkale Deniz Zaferi'nin 94. Yıldönümü, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki çeşitli etkinliklerle kutlandı. Çanakkale'de Zaman isimli oyunun ilk gösteri öncesindeki törende konuşan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç, "O dönem güçlü bir donanmamız olsaydı Çanakkale'de bu kadar şehit vermezdik" dedi.

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda gerçekleştirilen törene Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç, üst düzey askerler ve şehit yakınları katıldı. Törene saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlandı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve kuvvet komutanlarının kutlama mesajları okunmasının ardından, kürsüye gelen "Şu Çılgın Türkler" ve "Diriliş" adlı kitapların yazarı Turgut Özakman, Çanakkale yaşananları anlattı. Çanakkale ile ilgili bazı kaynaklarda yanlış bilgilerin yer aldığının altını çizen Özakman, "Ben hayatım boyunca doğruları araştırıp yazmaya çalıştım. Milletimize ve özellikle gençlere tarihi doğru anlatmalıyız. Bu tarihçinin namus ve şeref borcudur" diye konuştu.

Özakman, Çanakkale Zaferi'nin yıllarca süren ezilmişliğe ve emperyalizme son verdiğini kaydederek, "Çanakkale, iki önemli gerçeği gösterdi. Birincisi savaşın da bir ahlakı olduğunu, ikincisi ise hiçbir kuvvetin yurt sevgisinden daha güçlü olmayacağını kanıtladı" şeklinde konuştu.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç, yazar Turgut Özakman'a teşekkür plaketi verdikten sonra yaptığı konuşmada Özakman'a, "Allah size uzun ömürler versin, siz de bize eserler vermeye devam edin" diyerek, Türk halkının inanç ve vatanseverliğinin Çanakkale zaferini oluşturduğunu söyledi.

Çanakkale ruhunun, gencecik fidanların hayatlarını vatan için seve seve feda etme duygusu olduğunu vurgulayan Ataç şöyle konuştu:

"O dönem denizaltı filomuz ve güçlü bir donanmamız olsaydı bu kadar şehit vermezdik. Bir ülke denizlerden işgal edilir. O gemiler Çanakkale'ye nasıl geldi? Neden daha deniz sularına girmeden müdahale edilmedi. Sanırım Atatürk de düşman gemilerini görünce, (Bunlar buraya kadar nasıl geldi?) diye sormuştur. O döneme kadar deniz kuvvetlerine önem verilmemişti. Atatürk'ün daha sonraki ilk işi Denizcilik Bakanlığı ve çağdaş Türk donanması kurmak olmuştu. Aziz şehitlerimizin hatıraları önünde saygı ile eğiliyor, onlara Allah'tan rahmet diliyorum."

Tören sonunda Devlet Opera ve Balesi sanatçıları tarafından "Çanakkale'de Zaman" isimli oyun sergilendi. Murat Göksu'nun yazıp yönettiği, Çanakkale Savaşı'nın ve yaşanılan acıların anlatıldığı oyun sırasında şehit yakınları ve oyunda rol alan bir sanatçılar gözyaşlarına tutamadı. Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının oynadığı oyunun ayakta alkışlanmasıyla tören sona erdi.

Çanakkale hafızalarda canlılığını koruyor
Çanakkale Zaferi'nin 94. yıl dönümü törenlerle kutlanırken 253 bin Mehmetçiğin şehit düştüğü savaş, hafızalarda canlılığını koruyor.
Çanakkale Savaşları'nın bir bölümü olan 18 Mart 1915 tarihinde Çanakkale Boğazı'nı geçmek isteyen dünyanın en güçlü donanmasını püskürterek çok önemli bir deniz zaferi kazanan Türk ordusu, bundan sonra cephe savaşlarının geçeceği kara çıkarmalarına karşı amansız ve çok kanlı bir savunma yaptı.

Denizden Türk ordusunu yenemeyeceğini anlayan Avustralya ve Yeni Zelandalılar'dan oluşan Anzak ordusu, 25 Nisan-6 Ağustosta Gelibolu Yarımadası'na çıkarma yaparak savaşın en kanlı bölümünü başlatıyordu. Dünyanın en dar savaş bölgesinde göğüs göğüse kanlı çarpışmalar bu dönemde gerçekleşti. Bu savaş 500 bin kişinin hayatına mal oldu. 253 bin şehit vererek yurdunu savunan Türk insanının yazdığı bu şanlı tarih, dünyanın mazlum ülkelerine de özgürlük için örnek oluşturdu.1. Dünya Savaşı'nın en kanlı bölümü 1914 yılının Temmuz ayında başlayan, 1918 yılının Ekim ayında sona eren 1. Dünya Savaşı'nın en kanlı sayfalarının yazıldığı Çanakkale Savaşları, 8 ay 14 gün sürdü.

Bir İngiliz kruvazöründen atılan mermi, Seddülbahir cephaneliğine isabet ederek, tonlarca barut ve mermiyi havaya uçurdu. Türk milleti savaşın başlamasına neden olan bu mermiyle ilk şehitlerini 3 Kasım 1914 gününün sabahında verdi. Seddülbahir cephaneliğini korumakla görevli 5 subay ve 81 erimiz şehit oldu. Düşman saldırısı ve verilen şehitler, yurdun dört bir yanından vatanı korumak için Çanakkale'ye gelen Mehmetçik için adeta şahlanış etkisi yapmıştı.

Anadolu'nun bağrından kopup gelen ancak elinde yeterli cephanesi bulunmayan kahraman Mehmetçik, gözlerini kırpmadan güçlü düşman donanmalarından atılan mermilere göğüslerini siper ederek vatan için ölüme gitmekten korkmadı.

İtilaf devletlerine göre, Çanakkale mutlaka geçilmeliydi. Düşman donanmasından atılan mermiler bu kez Seddülbahir ve Kumkale bataryalarının susmasına neden oldu. Bu saldırılar karşısında yılmayan ve ölümü Allah'a kavuşmak olarak gören Mehmetçik, susturulamıyordu.
Seddülbahir bataryasından sağ kurtulmuş, bacağından yara almış Balıkesirli Mehmet Çavuş, kırık tüfeğini sallayarak Seddülbahir tepelerinden düşmana şöyle haykırıyordu: ''Bre gafiller, dünyanın bir ötesinden neye geldiniz? Sizi çağıran mı oldu? Biz ölmeden bu topraklara adım atamayacağınızı bilmiyor musunuz?'' Mehmet Çavuş, bu haykırışıyla Türk milletinin duygularına tercüman oluyordu. Mehmet Çavuş'un haykırışı kehanet oluyor, uzun ve kanlı savaş iki taraftan 500 bin insanın hayatına mal oluyordu. Düşman, geldiği gibi gitmek zorunda kalıyordu.Cephede savaşan gaziler savaşı anlatıyor

Bugün hayatta olmayan Çanakkale Savaşı gazileri, son günlerinde savaşı anlatmıştı.Ezine ilçesine bağlı Geyikli beldesinden Halil Helvacı: ''27. alayda Arıburnu cephesinde 9 ay çarpıştım. Bir defasında 3 gün hiç durmadan süngü harbi yaptık. Koskoca alaydan 7 kişi kalmıştık. Sonra bize 10 er daha verdiler. Beni de çavuş yaptılar. Bir gün düşmana Arıburnu'ndaki mevziden ateş ediyoruz. Tetiği çekiyorum tüfek patlamıyor. Yanımdaki arkadaşa 'Tüfek bozuldu galiba' dedim. Arkadaş kontrol ettikten sonra yüzüme acı acı baktı ve 'Senin tüfekte bir şey yok, tetiği çeken parmağın kopmuş be adam' deyince acısını o an duydum.''

Çan ilçesi Halilağa köyünden Mustafa Aksoy: ''Seddülbahir'de başımızdaki komutan Yüzbaşı Şerafettin Bey, besmele çekip 'Hadi aslanlarım, ananız sizi bugünler için doğurdu. Ben sizin önünüzden, siz arkamdan gelin, sakın korkup geri çekileyim demeyin, düşmana aman vermeyelim' dedi. Düşman çok kalabalık geliyor. Zığındere tarafından çevirme yapmış, taktik icabı geri çekildik. O sırada dizlerimin altından vurulmuşum. Yanımda arkadaşlarım şehit olmuşlardı. Kanlı derenin içi yaralı dolu, katırlar ve atları da dereye indirmişler, onlar bile titriyor. Sıhhiye yok, yaralarım kendiliğinden soğudu. Destek ekip ile yeniden cepheye gittik.''

Yenice'nin Akçakoyun Köyü'nden Mehmet Oral: ''Arabistan Savaşı'ndan köye geldiğimin 12. günü Çanakkale cephesine gittim. Anafartalar'da sıhhiye bölüğü eri olarak sargı mahallindeydim. Büyük Komutan Mustafa Kemal'in çadırı da bizim sargı yerindeydi. Mustafa Kemal, Fırka komutanına şöyle sordu: 'Biz mi onlardan toprak istiyoruz, yoksa onlar mı bizden?' Fırka komutanı 'Onlar bizden toprak istiyorlar' dedi. Mustafa Kemal de 'Öyleyse neden biz hücum edip de askeri kırdırıyoruz? Onlar bize hücum etsin, biz onları kıralım, biz kırılmayalım' dedi.''

Biga ilçesine bağlı Karabiga beldesinden Recep Tural: ''Çanakkale cephesinde 27. alay 2. tabur 4. bataryada görevliydim. Mustafa Kemal, bizim hemen solumuzda, Conkbayırı'nda karargahını kurmuştu. Ben görmedim ama çok cesur olduğunu söylerlerdi. Gavur ateş ederken mızıkasını çalar, hiç kesmezmiş.''

Bayramiç'in Aşağışevik Köyü'nden Mustafa Konar: ''Kocadere'de ve Arıburnu sırtlarında düşmanla göğüs göğüse çarpıştık. Sabahlara kadar ateş kesilmezdi. İstihkamların arası insan cesediyle doluydu. Arpa demeti gibi yayılıp kalıyorlardı. Ne kadar düşman öldürdüğümüzü hatırlamıyorum. O soruyu tüfeklere sormalı.''

Biga'nın Gündoğdu Köyü'nden Ali Demirel: ''Arıburnu'nda düşman mevzileri çok yakındı. Savaşırken mermi yağdırır bomba atarlardı. Dinlenme zamanında soğan, sigara atarlardı. Düşman mevzilerine yaptığımız bir süngü hücumunda aynalı tüfek ele geçirdim. Marangoz olduğum için baka baka aynısını yaptım. Her mangaya bir aynalı tüfek dağıttım. Tüfeğin namlusuna önlü arkalı ayna koydum. Siperden kafamızı çıkarmadan aynaya bakarak düşmanı görür, hareketlerini izlerdik.''
CUMHURIYET

Saturday, March 14, 2009

18 MART ÇANAKKALE ZAFERİMIZ KUTLU OLSUN

18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ ( OZET)

Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Çanakkale Boğazı'nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul'a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemidir.

1914 yılında I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla İtilaf devletleri bu isteklerini gerçekleştirme fırsatının doğduğuna inandılar.

Bu inançla İngiltere ve Fransa işbirliği yaparak 3 Kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada'dan Boğaz'ın ağzına doğru yaklaştılar. Buradan istihkamlarımıza doğru ateş açtılar,
İngilizler Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarını, Fransızlar da Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyalarını havantopu ile dövdüler.

Cephaneliğimize isabet eden top mermisiyle on bir ton barut havaya uçtu, subay ve erlerimiz şehit düştü,
İngiliz Donanma Komutanı Amiral Carden Çanakkale önlerinde gösteriler yaptı, düşman denizaltıları boğazı geçmeye kalktılar.

24 Kasım 1914 günü bir Fransız denizaltısı Boğaz sularında görüldü.

bu denizaltıyı gören topçularımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı. 2 Aralık günü İngiliz denizaltısı da bir deneme yaptı. Derinden engelleri aşarak Boğaz'a girdi.
Yediyüzelli metre ilerde bulunan Mesudiye zırhlısına torpil atarak bu gemimizi batırdı. Zırhlımızda bulunan subaylardan on'u ve erlerimizden yirmi dördü şehit düştü.

19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri öğleye kadar uzun menzilli bir bombardımana girişti. Boğaz'a iyice sokuldular. Tabyalarımız akşama doğru düşman savaş gemilerine karşılık verdi. Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarından atılan ateş karşısında düşman oldukça bocaladı.

İtilaf devletleri gemileri diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarına ulaşamıyordu. Lodos fırtınasını başarısızlıklarının nedeni olarak görüyorlardı. Havalar düzelince yeni saldırılar düzenlendi.
Yine sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden Amiral Carden görevden alındı.
Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandı.

Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donan­mayla Boğaz'a saldıracağını, yakında İstanbul'da olacağını Londra'ya bildirdi.

Bu arada Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Çobanlı 17/18 Mart gecesi boğaz'a mayın hattı döşenmesi emrini verdi.

Aldığı emir gereği Binbaşı Nazmi Bey Nusret Mayın gemisi ile o gece yirmi altı mayın, Boğaz'a on birinci hat olarak döşendi. Boğaz'daki mayın sayısı on bir hat olarak 400'ü aşmıştı.

18 Mart 1915: İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boğazı'na girdi.
Bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda;
İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile İnflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu.

İkinci grupta İngiliz Kalyon Kaptanı komutasında Ocean, İrresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı.

Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransız savaş gemilerinden oluşuyordu.

İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz'ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı.

Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladılar.

Rumeli Mecidiyesiyle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu.

Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkamlarına yüklendi. Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalıştı.

Az sonra, tüm gemiler, Dardanos'a saldırdı. Dardanos tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu. Bu arada Mesudiye tabyası da ateşe başlamıştı. Mesudiye üzerine ateş açılınca Hamidiye onun yardımına koştu. Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladılar. Bunalan düşman kaçmak isterken topçu atışlarıyla karşılaşıyordu. Düşman gemilerine göz açtırılmıyordu. Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü. Bu karşılıklı bombardımanı bir yabancı yazar şöyle anlatıyor:

«İnsan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir. Kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlarda Yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu. Gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütun­ları arasında yavaş yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı. Tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu.»

Bombardıman sırasında Türk tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü. Amiral Robeck Fransız gemilerini geri çekerek İngiliz savaş gemilerini ileri sürdü.

Tam bu sırada müthiş patlamalar oldu. Bouvet ve Suffren savaş gemileri mayına çarparak sarsıldılar, manevra kabiliyetini kaybettiler.

Bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar görevlerini yapmışlardı. Boğazın berrak sulan üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren'e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtılar.

Çanakkale Geçilmez kitabının yazarı Alan Moorehead olayı şöyle anlatıyor.
«Saat 13.45'de Suffren'in az gerisindeki Bouvet müthiş bir patla­mayla sarsıldı. Güverteden göğe kesif bir duman yükseldi. Gittikçe hızlanarak yana yattı, devrilip gözden kayboldu. Olayı görenlerden birinin ifadesine göre «Bir tabak, suda nasıl kayıp giderse o da öylece kayıp gitti.»


Türk tabyaları, Boğaz'ı geçmeye çalışan düşman gemilerine durmadan ateş ettiler. Bu arada düşman Boğazdaki mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını boğaza soktu. Tabyalarımız mayın tarayıcılarına ateş açtılar. Açılan ateş yağmur gibi yağmaya başlayınca düşmanlar panik içinde kaçtılar. Bu arada düşman savaş gemilerinden İnflexible, İrressitible büyük hasar gördü.

Batanlar oldu. Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon yaralandı.

İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nı denizden aşamadılar. Büyük kayıplar vererek: Çanakkale Boğazı'nın geçilemeyeceğini öğrendiler.

İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nın savaş gemileri ile aşamayınca bu kez çıkarma yapmayı planladılar.

Artık Çanakkale kara savaşları başlı­yordu.

Kara savaşında düşmanın nereden çıkarma yapabileceği tartışıldı. Mustafa Kemal Kabatepe ve Seddülbahir'den,
Alman komutan Von Sanders ise Bolayır ve Anadolu yakasından çıkarma yapılabileceği görüşündeydi.

Alman komutanı Von Sanders'in görüşü ağır bastı, ve askerler o yöreye yerleştirildi.

Düşman güçleri 25 Nisan 1915 sabahı Mustafa Kemal'in düşündüğü noktadan saldırdı. 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal Kocaçimen'de Conkbayır'da, savaştı. Cephanesi biten askerlere:
— Süngü tak emrini verdi. Daha sonra ; — «Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir» dedi.

Tarihin bu en büyük siper savaşı başlamıştı.

Siperler arası uzaklık sekiz on metre kadardı.

Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu.

Şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu.

Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu.

Düşman dalgalar halinde Conkbayır'a doğru ilerliyordu. Bu arada Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığına atandı.
Anafartalar Savaşı'nda düşmanın attığı şarapnel misketi Mustafa Kemal'in göğsüne isabet etti. Ancak cebindeki saate çarptığından bir şey olmadı.

Kısa sürede Türk ordusu her yerde büyük başarılar kazandı. Düşman şaşkına döndü, bozguna uğradı. Çanakkale kara savaşlarının en önemli cepheleri;

Kumkale, Beşike, Bolayır, Seddülbahir, Anbumu, Kabatepe, Conkbayırı ve Anafartalar'dır.

19 - 20 Aralıkta Anafartalar ve Arıburnu cephesi, 8 - 9 Ocak'ta Seddülbahir düşmanlar tarafından boşaltıldı.

Böylece 1915 baharında parlak umutlarla karaya ayak basan birleşik düşman ordusu 1916 kışında bozguna uğrayarak çekip gitti.

Çanakkale savaşlarında binlerce üzerinde askerimiz şehit düştü. Düşman kayıpları ise bu rakamın cok üstündedir.

Çanakkale savaşlarının unutulmaz kahramanı, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in başarısı ilerde başlayacak Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın kaynağı oldu.

Bağımsızlığımızı savunmak, yurt topraklarımızı korumak için yapılan savaşlar kutsaldır. Çanakkale, Ulusal Kurtuluş Savaşımız kutsal destan savaşlara birer örnektir.